Tatil Notları.

Ve geldim.Kısa,o kadar da uzun bir tatilin ardından evimdeyim.En çok da kendi yatağımda uyumayı özlemişim.Gittiğim,gezdiğim,yediğim,içtiğim,gördüğüm,duyduğum,yaşadığım olayları dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

-Tatilin ilk günü Revalottti Angelotti'yi almaya gittim kızkalesine.Öğle sıcağında herkes böcek gibi ayak altında fink atıyor.Küçük Alanya misali burası.Güzel memleket,ucuz tatil,kalitesiz fuhuş yuvası mekanlar.Herneyse.Arabaya Revalottiyi aldığım gibi Susanoğlu'na dönmeyi planlarken '''zırrr...'' bir telefon. Arayan Fıratçeşko. Hemen onun yanına bir ''U'' dönüşü. Hayat şartları onu pisküvütçü yapmış.''Gelin bu akşam misafirimsiniz.'' dedi. ''Peki'' dedik.Oteldeki rezarvasyonu bir sonraki güne aldık ve dosdoğru Susanoğlu/Yapraklı 'yı istikamet belirledik.Kafa dinlenecek yerdi vesellem,maldivler kıvamındaki suyuyla beni kebap ederdi. Bu sene ciger sote'den ileri gitmedi keyfimce.Hayal kırıklığı.Herneyse girdik suyumuza,içtik biramızı,ayrıldık oradan.Rotayı Taşucu bildik,dümeni kırdık,yolumuzu aldık.Yol üstünde sıcakta mantımızı yedik.''Hangi akla hizmet?'' diye düşünüyor,kendimi kınıyordum.Ta ki ; yanımda bol sarımsaklı ve sirkeli paça çorbası içen kadını görene kadar.Herneyse karnımız doymuştu,aklımızın çarkları daha net dönmeye başlamıştı.Seyir defterimizdeki 2. istikamet Taşucu'na gitmek için artık engel kalmamıştı.Velhasıl geldik Taşucu'na.Gayet güzel bir liman şehriydi.Çocukluğumun yazlarının buralarda geçtiğini hatırlamak duygulandırdı.Gözlerimi kapatıp 5-10 saniye dalga seslerini dinledim.Yanımda sevdiklerimin büyük bir kısmının oluşu,olmayanların yanımda olduğunu bilişim,koca bir senenin yorgunluğu ve kollarımı açıp ''oh beaa'' diyip cigerlerimin en ucra köşelerine kadar oksijen doldurabilişim.Hayat buydu sanırım. Birer bira da orda içtik,limana girip çıkan feribotları izlerken,ikindin serinliğinin öğlenin cehennemini alt edişini hissederken.2 buçuk 3 saate yakın bir süre keyfini çıkardık.
Denyoluk parayla değil tabiki.Kalktık ordan yarım saat Cs oynadık.Sonra sahilin diğer tarafına indik.Birer orta şekerli söyledik.Kahveleri getiren kız ''KahveciKız'' diye sıfatına masal yazılası bir varlıktı.Herneyse bu kısmı başıma bela olabilecek bir detay.) Son yudumlarımızı alırken Fıratçeşko aradı tekrar.''Haydi gelin..'' dedi.Gittik.Evin olduğu muhitin sıcaklığı atar damarlarından toplar damarlarına kadar ilik ilik işliyordu insanın içine.Evde klima var ama bozuk.Nasıl yani? Olsun dedik.Susadık dolabı açtık;su yok.Nasıl yani? ''Bira var abi''.Peki dedik,içtik.''Akşam ne yapıyoruz ?'' dedik. ''Biraneye gidiyoruz abi.Yengeç yedireceğim size.'' Çıktık evden,abartısız amerikan filmlerinin puslu cinayet sahnelerinin çekildiği inşaatlara benzeyen yapıların içlerinden,balçıklı bahçelerden ulaştık biraneye.Sanırsın:Aliş Harikalar Diyarına Yolculuk Yapıyor.Girdik içeri.Tam varoşhane.Sevdim orayı sıcak bir ortam vardı.İnsanların kafaları güzel,yan taburede oturan tanımadığı bir insana hayatta yapmak isteyip de yapamadıklarını,yapmış gibi anlatıyordu.Biranenin sahibi geldi.''Yengeç Yok'' dedi.Nasıl yani?.Dedik dayı aman diyim İstanbul-İtalya hattından Revalotti'yi getirdik.bizi mahçup etme.''Neyse bi bakalım.''Yengeç aranırken acılı haşlanmış nohutlarımız geldi meze olarak.Ayık kafayla yenmeyecek birşey,ama o muhabbette gidiyor işte.İnce bir detaya deyinmeden geçemeyeceğim,o biranede içtiğim bira hayatımdaki en güzel bira sıfatını üzerine almaya hak kazanmış bir bira.Tadından mıdır,içilen ortamdan mıdır,birlikte içtiğin insanlardan mıdır,bilinmez.Herneyse yaklaşık yarım saat sonra ufak tefek yengeçlerin bulunduğu ve pişirime verildiği haberi geldi.Tabi masada ''daha önce yengeç yedin mi, yemedin mi?'' muhabbetleri dönmeye başladı.Şimdi ne desem?Bu coğrafyanın yerlisiyiz.Kalamar,karides tamam da,yengeç derken? ''Hmm sanırım Bozyazı'da bir otelde küçükken yemiştim,ama tadını hatırlamıyorum.'' Evet,evet verilecek en güzel cevap.Hoopp yengeçler masada.''Arkadaşınızın bi yeri şişmesin nihahahahha..'' nidalarıyla.Revalotti önce ürktü fakat gecenin sonuna doğru yengeçlerle kanka olmuştu.Bu da ayık kafayla yenilecek birşey değil,yanında ufak bir tasta ekşili acı bir sos var,bir de tahta takoz.Kırıp kırıp,batırıp batırıp yiyorsun.Hani biranın yanında cips yiyeceğime yengeç ve acılı nohut yerim o ayrı konu.Neyse çıktık biraneden.Göksu'nun kenarında birer bira daha açtık.Kafalar oluyordu.Muhabbetler de o derece.Göksu ürkütücüydü,koyu kahverengi rengi gecenin siyahıyla iyiden iyiye boğuyordu seni.Ama o keyif ve o şarkının insana verdiği melankolik huzuru başka ne verebiliyordu? Ya da ne vermişti?Sabaha karşı bir çorba seansından sonra eve gittik.Klimasız bir cehennem? Yatakla sırılsıklam bütünleşme,birleşme.Göze 10 dakika anca giren uyku ve güç bela sabahı ediş.
-2.gün daha sakin gibiydi.Otelimize yerleştik,temizlik ve serinlikle tanışmıştık.Birer duş alıp kara şimşeğe atladığımız gibi Mersin'in yolunu tuttuk.Hafta sonundan olsa gerek inanılmaz bir trafik vardı.Yol boyunca peşimizi bırakmayan,önünde gördüğü herkesin yanağından ufak bi makas alan,koca tekerli,kırmızı mitşubişi fontlu,katil kamyonet de cabası.Gerçekten de korku filmlerindeki katilleri andırıyordu,aferin lan Revalotti.Herneyse geldik Forum Mersin'e.Önden bir yemek,sonra alışveriş,değiş tokuş.Biraz terlik,biraz şort,biraz gözlük,biraz dergi.Yorucu fakat dolu geçen bir öğlendi.En azından sıcağı yememiştik.Atladık arabaya,koyduk Serdar'ı da geri dönüş yolunda.''Herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine.'' sözü geldi aklıma şimdi.Saçma ama öyleydi,geri dönüyorduk.Şehir içinde trafik yine facia.Neyse otelimize varmanın huzuruyla kendimi yatağa güç bela attım.
İkindin oluyordu ufaktan.Otelin küçükce bir havuzu vardı,girmeyi denedim.Olmadı başaramadım.İçerdeki nufüs epeyce yüksekti.Ufak bir sahil turu yaptık.Hafif bir akşam yemeği.Otelimizde havuzun kenarında ufak ufak demlenmeye başladık.Nedendir bilinmez tatilde ağzıma biradan başka içki sürmedim.Hala damarlarımın arpa bahçesi kıvamı geçmiş değil.Gece yarısına yaklaşırken Quba Club 'a çağırıldık. (şimdi reklamlar) Patronun 1. dereceden akrabam,papam olması sebebiyle arka kapıdan VIP bir giriş yaptık.İçersi yanıyordu.Çok durmadık,yanmadan çıktık.Sahilde,sıcaktan yanmayı abazan bir yanmaya tercih ettik.Yakamoza doğru birer bira daha açtık.Revalotti sahilde bir yengeç gördü ve '' dün ben seni yedim lan yedim..'' diye daşak geçti.) Sonra bir telefonda daha.Evet, yine Fıratçeşko. ''ya baba biz geliyoz Quba'ya soksana bizi.'' Peki,dedik.Girdik tekrar Quba'ya.İçerde Revalotti adamın tekini devirmiş haberimiz yok :) Bu gecenin gerisi alkol ve anarşik tavırlar.Tüm bunların yerine şöyle diyor insan: -Ne yani o gece ki Teoman konserine mi gitseydik? Neyse gerisi için üç nokta kafi,yani...
-3.sabah kısmen alkolden uzak daha sakin bir günün başlangıcıydı.Otelden çıkışımızı yaptık ve soluğu tekrar Yapraklı'da aldık.Yine hayalkırıklığı.İnsanoğlu denilen hayvan onun da yakasına yapışmış ve içine sıçmış.Mübalağa veyahut deyim anlamında söylemiyorum,resmen sıçmış.Yanımda yüzen bok gördüm.Çıktık denizden.Uzun,uzun güneşlenme seansları,sohbet,kestirme. ''Muza binsek mi binmesek mi?'' sorusu ve tatilin kalan kısmını yaylada geçirme planları.Sıcağa,güneşe doyma,denize yeterince doyamama.Ha bir de tüm tatil boyunca yenmesi planlanan ve bir türlü denk gelmeyen midyeyi son anda mideye indirme operasyonu.Numera unoo.!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

vallahi imrendim şimdi...Fethiye'deyim ama yılın 2 ayı burada oldugumdan ve koyde kaldıgımdan dolayı bi arkadaş grubu edinememiş durumdayım...o yuzden bizim umut ile arada gidiyoruz ama içecek çok zaman yok çalışıyor çocuk...ha bu arada o yengeç ve nohut işi harika silifkede ben de tanık oldum ve denedim...bi ara beraber nasip olur inşallah...

kendine iyi bak uğur aliço....

hem peydahlamış-hem tasarlamış: halildogan*
fu©k-copyright 2008-????